Avrupa Birliđi Kültür Politikalarũ

Avrupa Birliđi, küreselleūen
ekonomi ortamũnda Avrupa
ürünlerinin dünya pazarũnda
rekabet edebilmesi iįin, üye
ülkelerin geleneksel sistemlerinde
ekonomik, kurumsal ve politik dönüūümler
sađlamaya įalũūmaktadũr.
Ancak böyle bir dönüūümü gerįekleūtirebilmek
iįin güįlü bir kültürel
altyapũ oluūturmak gereklidir. AB bir
serbest ticaret alanũ olmanũn ötesinde
bir kültürel alan olma įabasũ
vermektedir; įünkü farklũ kültürlerin
ekonomik olarak bütünleūebilmesi
ve ekonomik düzene uyum
sađlayabilmesi iįin öncelikle birlik
duygusunu benimseyen, Avrupalũlũk
kimliđini iįselleūtiren insan bilincine
ihtiyaį vardũr. Diđer bir deyiūle,
seksenli yũllardan itibaren, birlik
politikalarũnda kültürel ve toplumsal
kaynaūmaya verilen önemin
artmasũnũn nedeni, yine ekonomiye
dayanmaktadũr ve birlik, kullandũđũ
söylemlerde kültürel įeūitliliđi desteklemek
yerine tek tip, bütüncül bir
‘Avrupalũ’ kimliđi dayatma eđilimi
göstermektedir.

‘Avrupa Birliđi’ kavramũ, 2.
Dünya Savaūũ sonrasũnda Avrupa
devletlerinin, ekonomik birlik yoluyla
savaūũn vermiū olduđu maddi
zararlardan kurtulma ve refahũ artũrma
isteđiyle beraber geliūmeye
baūlamũūtũr. Bu nedenle de, kültürel
birlikten ziyade ekonomik iūbirliđi
hedeflenmiūtir. (Avrupa, 7).
Avrupa’nũn bütünleūmesi fikrini
öne atan en önemli isimlerden biri
Jean Monnet’dir. Monnet, Avrupa’nũn
kendi iįindeki įatũūmalara ve rekabete
son vermesi gerektiđini, dünya
barũūũ ve ekonomik kalkũnma iįin,
ortak įũkarlar dođrultusunda Avrupa
devletlerinin güįlerini birleūtirmeleri
gerektiđini savunmuūtur. Ulusdevlet
anlayũūũnũn artũk zamanũnũ
doldurduđunun, bütünleūme ve iū
birliđinin öneminin altũnũ įizmiūtir.
1946’da Winston Churchill,
Zürih Üniversitesi’nde yaptũđũ konuūmasũnda,
bir tür Avrupa Birleūik
Devletleri kurulmasũ iįin įađrũda
bulunmuūtur. 1947’de Churchill’in
öncülük ettiđi Birleūik Avrupa
Hareketi hayata geįirilmiūtir (Üstün,
1).

Avrupa’nũn bütünleūmesi iįin
diđer bir įaba, 1950 yũlũnda, Fransa
Dũūiūleri Bakanũ Schuman’ũn,
Monnet’den esinlenerek hazũrladũđũ
bildiridir. Buna göre öncelikle
Fransa ve Almanya arasũnda uzun
süre devam eden sorunlarũn įözülmesi
gerektiđi vurgulanmũūtũr.
Bunun iįin Fransũz-Alman ortak
kömür ve įelik üretimini sađlayacak
bir örgüt kurmak ve söz konusu
örgütü bütün Avrupa ülkelerinin
katũlũmũna aįũk tutmak bir baūlangũį
olarak görülmüūtür. Ũlk resmi adũm,
Almanya, Fransa, Belįika, Hollanda,
Ũtalya ve Lüksemburg’un Paris’te
‘Avrupa Kömür Įelik Topluluđu’nu
kurmalarũyla atũlmũūtũr (18 Nisan
1951). Ancak AB’nin asũl temelini
atan, yine aynũ altũ ülke tarafũndan
1957′ de Roma’da imzalanan Avrupa
Ekonomik Topluluđu Anlaūmasũ olmuūtur
(Aydođan, 170-171). Ortak
Pazar’ ũn kurulduđu bu dönemde,
ekonomik bütünleūmenin ardũndan
sosyal ve kültürel bütünleūmenin
kendiliđinden gerįekleūeceđi inancũ
benimsenmiūtir. Bu görüūe karūũ įũkan
isimlerden Anthony Samphson,
The New Europeans adlũ eserinde
ortak ekonomik hedeflerin, Avrupalũ
kimliđinin benimsenmesi iįin yeterli
olmadũđũnũ, bu yüzden de birlik
hedefinin baūarũya ulaūamayacađũnũ
savunmuūtur:

‘… Ekonomik birleūmenin politik
beraberliđe dođru geliūeceđi yolundaki
umutlar bugün suya düūmüūtür.
(…) Son on yũl iįinde, birįoklarũ
özellikle Ũngilizler, Avrupa kavramũnũ
Ortak Pazar’ la karũūtũrmak dolayũsũyla,
ekonomik birleūmeyi geređinden
fazla önemsemek yanũlgũsũna düūtüler.
(…) Politik ülkeler yönünden
iyice kũsũrlaūmũū ortak pazar, artũk
tedirgin bir gümrük birliđi haline
gelmiūtir. Birkaį yũl önce Avrupalũ
olarak konuūanlar artũk Alman,
Fransũz ya da Belįikalũ olarak konuūmaktadũr.
(…) Sođuk harbin ilk yũllarũnda herkes Rusya’dan korkuyordu.
Bu korku yatũūũnca, yeni bir
neden yaratũldũ: Amerikan endüstrisine
karūũ birleūilmeliydi. Ama bu
yeterince kũūkũrtũcũ olmaktan uzaktũ.
Avrupa’ nũn, üįüncü bir güį olmak,
kendisine dünya sorunlarũnda söz
hakkũ tanũnmasũ amacũyla birleūmesi
inancũ, Paris’in, Berlin’in, Londra’nũn
dünyayũ etkileyen kararlar aldũklarũ
1. Dünya Savaūũ’ndan önceki günleri
hatũrlayanlar iįin hâlâ geįerli olabilir.
Ama genį kuūađũ etkileyeceđini
hiį sanmam’ (Yüksel, 10).

Ũlhan Tekeli ise, birliđin sađlanmasũnda,
ekonominin yanũ sũra,
kültürel, sosyal, ideolojik, dilsel
farklũlũklarũn ve ulusal bađlũlũklarũn
göz ardũ edilemeyecek kadar önemli
unsurlar olduđunun altũnũ įizmiūtir:
‘…Sanayi ve sanayi ötesi toplumlarũn
öngördüđü anonim iliūkilerin
egemen olduđu, iį akũūkanlũđũ yüksek
bir toplumun, topluluk düzeyinde
oluūmasũnda, ulusal bađlũlũklar
ve daha önemlisi dil farklũlũklarũ
önemli bir engel oluūturmaktadũr.
Birleūmenin gerekįesinin salt ekonomik
yarar boyutunda kalmasũ,
uluslarüstü düzeyde ulusallũkla yarũūan
bađlũlũklarũn (loyalty) oluūmasũnũ
zorlaūtũrmaktadũr. (…) Birleūmenin
gerekįelerini ekonomik olanlarũn
yanũ sũra, ideolojik ve kültürel nedenlerin
de oluūturduđu durumlarda,
eđer bu birleūme, toplumdaki sũnũfsal
konumlarda deđiūikliđi getiren
bir yapũsal dönüūümle birlikte ortaya
įũkũyorsa o zaman kültürün yeni kullanũm
biįimleriyle birlikte uluslar
üstü bađlũlũklarũn ya da kimliklerin
oluūmasũ olasũlũđũ artacaktũr denebilir’
(35).

Salt ekonomik birleūme hedefiyle
bir yere varũlamayacađũnũ savunan
görüūler, 80’li yũllarla beraber ciddiyet
kazanmũūtũr. Söz konusu dönemde,
tüm dünyada bir enformasyon ve
iletiūim devrimi yaūanmaya baūlamũū
ve bu devrim, küresel ticaretin kullanũmũna
sunulmuūtur. Bu dönemin
en belirgin özelliklerinden biri,
üretim iliūkilerinin gerįekleūtiđi
ekonomik alanlarda, hammadde ve
iūgücü öđelerinin ön planda olduđu
endüstriyel bir yapũlanmadan, bilgi
ve hizmeti sađlayan teknolojinin
üretildiđi bilgisel bir yapũlanmaya
geįilmesidir. Bir baūka deyiūle,
endüstri toplumunun yerini bilgi
toplumuna bũrakmasũdũr. Uydu ve
kablo gibi yeni iletiūim teknolojileri
sayesinde, büyük ūirketlerin
reklamlarũ, ürünleri ve etkileri tüm
dünyayũ saracak ūekilde iletilmeye
baūlamũūtũr. Böylece kültürel deđer
ve ürünlerin pazarlandũđũ küresel
įapta bir pazar oluūmuū, uygulanan
politikalarda ise kültür konusu įok
büyük önem kazanmũūtũr.

1992’de Maastricht Antlaūmasũ
ile ekonomik birlik anlayũūũna,
kültürel, sosyal ve siyasal boyutlar
eklenerek ‘birlik’ kavramũ
geniūletilmiūtir. Antlaūmanũn 151.
maddesinde, ‘Birlik, üye ülkelerin
kültürlerinin geliūmesine katkũda
bulunacak, bir yandan da milli ve
bölgesel farklũlũklarũna saygũ duyacak,
aynũ zamanda ortak kültürel
mirasũ ön plana įũkaracaktũr.’ denilmiūtir.
Maddenin devamũnda Avrupa
birliđi insiyatiflerinin, üye ülkeler
arasũnda iūbirliđi kurulmasũnũ teūvik
edecek ūekilde kullanũlacađũndan
ve gerekirse birliđin, üye ülkelerin
kültürel faaliyetlerini destekleyip,
ihtiyaįlarũnũ karūũlayacađũndan söz
edilmiūtir. Asũl amaį, ‘Avrupa Kültür
Alanũ’Änũn yaratũlmasũnũ teūvik etmek
olarak ortaya konulmuūtur.

AB’nin resmi belgelerinde ve
genel kültür politikasũnda, iki įeūit
kimlik vurgulanmaktadũr. Bunlar
‘Avrupalũ’ kimliđi ve üye devletlerin
milli kimlikleridir. Oysa, yalnũzca
milli kimliklerin ya da birlik kimliđinin
dikkate alũnmasũ, alt kültür
gruplarũnũn (bölgesel, cinsel, etnik
kimlikler, azũnlũklar, iį ve dũū göį
sonucu oluūan kimliklerin vs.) yok
sayũldũđũnũn bir göstergesidir. 1997
yũlũnda Ũspanya Eđitim Bakanũ
olarak Juan M. Delgado-Moreira,
‘Kültürel Vatandaūlũk ve Avrupalũ
Kimliđinin Yaratũlmasũ’ (Cultural
Citizenship and the Creation of
European Identity) baūlũklũ yazũsũnda,
Avrupalũ kimliđinin AB yönetimi
tarafũndan diđer tüm kimliklerin
önüne geįirildiđini ve resmi belge
ve bildirilerde de bunun aįũkįa görüldüđünü
belirtmiūtir. Pek įok yasal
ve ekonomik uyum paketi, (fũrsat
eūitliđi ve adaletin göstergesi olarak
sunulsa da) sonuįta Avrupalũ kimliđini
güįlendirme ve diđer kimlikleri
göz ardũ etme iūlevi görmektedir (6).

Moreira’ya göre, AB yönetiminin
Avrupalũlũk bilincini yaratmak
iįin kullandũđũ söylemler, ‘Avrupalũ
kimliđi’ teorisine dayanmaktadũr.
Bu teori, öngördüđü deđerlerin halka
benimsetilmesi bakũmũndan tepeden
inme, dayatmacũ bir tutum sergilemektedir.
Yani, Avrupalũ kimliđi
bilinci, sistematik olarak yönetim
tarafũndan dolanũma sokulmaktadũr.
Bu anlayũūta vatandaūlarũn politik
aktivitesi gerekli görülmez, yalnũzca,
AB’nin zeminini oluūturan kültürel
temelin farkũnda olmalarũnũn
sađlanmasũ hedeflenir. Moreira, bu
birleūme hareketini, halkũn iįinden
gelen bir ihtiyaį deđil, ‘yönetim
tarafũndan arzulanan bir durum, bir
proje’ olarak deđerlendirmiūtir (16).
Moreira’dan önce benzer görüūleri
dile getiren Myrdal, daha 1950’li yũllarda
birliđin kurulmasũ gerektiđini
savunan fikirler hakkũndaki kuūkularũnũ
ūu ūekilde dile getirmiūtir:

… [B]ir grup aydũn arasũnda tartũūũlan
bu fikirler, halka ulaūmamũū
ve insanlarũn birbirlerine karūũ temel
görüū aįũlarũnũ deđiūtirmede etkili
olamamũūtũr. Bu fikirler, özellikle
8 böyle bir dayanũūmanũn ortaya įũkardũđũ
ortak yükü sũrtlanma konusundaki
eđilimin artũūũna da bir katkũda
bulunamamũūtũr. (…) Bu plan bana
yüzyũl öncesi, edebiyat dünyasũnda
yeni bir yapũt hakkũndaki eleūtiri
tartũūmalarũnũn ilgi įekici bir sona
bađlanũūũnũ anũmsattũ. O zamanlar bu
edebiyat ürünü iįin ūöyle denilmiūti:
‘Ũtiraf edilmelidir ki, ūiirler tek tek
zayũflar. Ama, cilt olarak baūarũlũ
sayũlabilirler.’ Bu, entegrasyona olan
įok aūũrũ bir inanįtũr.’ (83).

Moreira’ya göre, AB yönetiminin
resmi haber ve bildirilerini, kararnamelerini,
tutum ve bakũū aįũlarũnũ
įevreleyen bu Avrupalũ kimliđi
söyleminde, her azũnlũđũn katkũda
bulunduđu įok kültürlü bir birlik yaratma
amacũ deđil, zaman iįerisinde
gerįekleūecek teknik yapũlanmalarla
(dil, askeri kuvvet, hukuk, vb.) bir
süper devlet yaratma amacũ güdülmektedir.
Yani AB, milliyetįilik
söylemini ve ulus devlet anlayũūũnũ
bütün bir Avrupa’ya uygulamaya
įalũūmaktadũr:

‘AB’nin, Avrupalũ kimliđini ortaya
koyuū ūekli, bir resmi milliyetįilik
örneđidir. Birlik, bütün kalbiyle bir
süper devlet yaratmak istemektedir.
Bunu gerįekleūtirmek iįin
uyguladũklarũ prosedürle beraber
Avrupalũ kimliđi, 1850’lerden sonra
Avrupa’da patlak veren (Rusya,
Britanya Ũmparatorluđu, Avusturya
Macaristan Ũmparatorluđu) milliyetįilik
ve emperyalizmin tarzũyla
benzerlik göstermektedir. Bu anlayũūlar
gibi, Avrupalũ kimliđinin, milli
popülizm tehditlerine bir karūũ tepki
olmasũ; hem alttan (iūsizlik, azũnlũklar
gibi), hem de dũūtan gelen (büyüyen
göį oranũ) baskũyũ sindirmesi ve
propaganda, militarizm, ilk öđretim,
tarihin yeniden yazũmũ ve kimliđin
inūasũ konularũnda belirleyici olmasũ
amaįlanmũūtũr… Bu milliyetįilik
anlayũūũ, milli devletlerdeki ve etnik
azũnlũklardaki (geleneksel ve yeni)
kültürel ađlarla Avrupalũ kimliđinin
bađlantũ kurmasũnũ zayũflatmakla
kalmaz, ayrũca bunlarla gelecekteki
Avrupalũ kimliđi ve vatandaūlarũ
arasũndaki iliūkiyi de göz ardũ eder.’
(11-12).

AB’nin bir ulus devlet formunda
inūa edildiđini iddia eden isimlerden
Kevin Robins, ‘Türkiye Avrupa ve
Kimlik Sorunu’ adlũ yazũsũnda ūunlarũ
yazmũūtũr:

‘Yeni Avrupa, ulus devletin kurulu
olduđu aynũ simgesel temel üzerine
inūa edilmektedir: Bayraklar,
marūlar, pasaportlar, madeni paralar,
bunlarũn hepsi ilk ortaya įũkan (ulus)
devletin varlũđũnũ įađrũūtũran ikonlar
olarak iūlev görüyorlar. Resmi
Avrupa Kültürü konusunda söylem
įok anlamlũdũr. Söylem tamamen
uyum, bütünleūme, birlik, güvenlik
üzerine yođunlaūmũūtũr.’ (33).

Moreira, Avrupa Birliđi yönetimi
tarafũndan önerilen Avrupalũ kimliđi
kavramũnũ, 90’lũ yũllarda Amerikan
sosyal hayatũnda ön plana įũkan
‘kültürel vatandaūlũk’ teorisiyle
karūũlaūtũrũr. Avrupalũ kimliđi söyleminin
aksine, kültürel vatandaūlũk
söyleminde bir rakip grup, bir ‘öteki’
yoktur. Hem birinci sũnũf vatandaūlũk
haklarũnũn sađlanmasũ hem
de grup farklũlũklarũnũn korunmasũ
prensibi güdülür. Herkesin demokratik
katũlũmda bulunmasũ öngörülür.
Siyaset, yalnũzca toplumun ya da
devletin belirli otoritelerinin ya da
liderlerinin eline bũrakũlmaz. Oysa,
Avrupalũ kimliđi anlayũūũ, farklũ millet
ve kültürlerden nasũl istifade edileceđi
konusuna deđinmez. Yalnũzca
bu farklũlũklarũn nasũl üstesinden
gelineceđi tartũūũlũr. Bu kimliklerin
birbirlerine ne derece ters düūtüđü
ve bu durumun Avrupalũ kimliđi
anlayũūũnũ ne derece tehlikeye sokacađũ
sürekli endiūe verici bir durum
olarak tanũmlanũr (9).

1995 yũlũnda oluūturulan
Avrupalũ Kimliđi Ūartũ’nda1 yapũlan
tanũmlarda da kültürel farklũlũklarũn
korunmasũndan įok, ortak Avrupa
deđerleri ve mirasũ öne įũkarũlmũūtũr:
‘… AB aįũk ve kolay anlaūũlabilir
bir ūekilde hem vatandaūlarũn hem
de üye devletlerin haklarũnũ ve görevlerini,
kurumlarũn sorumluluklarũnũ
ve fonksiyonlarũnũ dile getiren ve
böylece herkesin, Avrupa’nũn temel
deđerlerini kendisinin gibi benimsemesini
sađlayacak bir anayasaya
ihtiyaį duymaktadũr. (…) Birlik ve
üye devletler iįin Avrupalũ kimliđini
güįlendirecek ortak bir kültür
ve eđitim politikasũnũn yürütülmesi
gereklidir.’ (2).

Ūart’ũn son paragrafũ ise ūöyledir:
‘Özgürlük, barũū, insan onuru,
eūitlik ve sosyal adalet bizim en
önemli deđerlerimizdir. Bu ilkeleri
korumak ve daha da geliūtirebilmek
iįin, Avrupa’nũn moral aįũdan kabul
edilebilir bir politik yapũya ve ortak
amaį anlayũūũnũ güįlendiren, AB’nin
güvenilirliđini sađlamlaūtũrũp, vatandaūlarũnũn
Avrupalũ olmaktan gurur
duymalarũnũ sađlayan politikalara
ihtiyacũ vardũr. Bu gerįekleūtirildiđinde,
Avrupalũ kimliđi daha güįlü
bir ūekilde var olacaktũr.’ (4).

Bütüncül, tek tip bir Avrupalũ
kimliđinin vurgulandũđũ belgelerde,
birlik kimliđinin, ulus devlet anlayũūũyla
benzer bir ūekilde ön plana
įũkarũlmasũnũ endiūe verici olarak
gören Moreira, ‘Avrupa milletlerinin,
kendi baūarũlarũnũn kurbanũ
olmadan, ekonomik birlik dũūũnda
bir Avrupa Birliđi oluūturabilmeleri
iįin, millet fikrinden uzaklaūmalarũ
ve özellikle de ikinci sũnũf, düūük
seviyeli ya da komünizm kökenli vatandaūlarũn
haklarũna sahip įũkarak,
įođulcu, kültürel vatandaūlũk anlayũūũnũ
benimsemeleri gereklidir,’ (12)
aįũklamasũnda bulunmuūtur:

‘Bizim en büyük yatũrũmũmũz,
globalizasyon ve lokalizasyonun dönüm
noktalarũ olarak vatandaūlũkta
įođulculuđu teūvik etmek olmalũdũr.
Birlik gerįek anlamda demokratik
ve duyarlũ olma niyetinde olduđuna
göre, merkeziyetįilik en düūük seviyeye
indirgenip yerel yönetimler
güįlendirilirse, hiįbir devletlerarasũ
kültürün ortaya įũkarak homojen bir
milli devlet oluūturmaya kalkũūmasũna
ihtiyaį kalmaz… Avrupalũlar
etno-milli sũnũr mekanizmalarũnũ
güįlendirerek milli, ekonomik ve
yasal eūitsizliklerin iįlerine nüfuz
etmesine ve Avrupa vatandaūlũđũ
kavramũnũ ūekillendirmesine göz
yummalũ mũdũrlar? Eđer öyleyse,
bizler milliyetįiliđin yükselmesi,
geleneđin yeniden inūasũnda vahūi
yöntemlere baūvurulmasũ, kültürel
ve hatta biyolojik farklũlũklara göre
biįimlenen ekonomik ve sosyal eūitsizliđin
ortaya įũkmasũyla yüz yüze
kalacađũz demektir.’ (12).

Įok kültürlülüđün birliđe zarar
vermeyecek ūekilde sorunsuz elde
edilebilmesi pek mümkün görülmediđinden,
AB’nin söylemlerinde
kültürel farklũlũklar deđil, Avrupalũ
kimliđinin dođal bir parįasũ olduđu
iddia edilen demokrasi, insan haklarũ
gibi birtakũm evrensel deđerler ön
plana įũkarũlmaktadũr:

‘Temel Avrupa deđerleri, hoūgörü,
insan sevgisi ve kardeūliđe
dayanũr. Avrupa, klasik antik įađ ve
Hũristiyanlũđa dayanan kökleri üzerine,
bu deđerleri Rönesans, Hümanist
akũm ve aydũnlanma sũrasũnda daha
da geliūtirmiū, böylece demokrasinin
geliūiminde, insan haklarũnũn ve yasal
kurallarũn tanũnmasũnda öncülük
etmiūtir. (…) Avrupa bu deđerleri
bütün dünyaya yaymũūtũr. Böylece kũtamũz,
modern dünyada devrimlerin
anasũ olmuūtur. (…) Tüm Avrupalũlar,
barũūįũl Avrupalũ bir düzenin kurulmasũnda
beraber įalũūmalũdũrlar. (…)
AB, įok yönlü mirasũna zarar vermeyecek
bir ūekilde dünya meselelerinde
ortak politikalar izlemelidir.’
(Avrupalũ Kimliđi Ūartũ, 2).

Birlik duygusunu yüceltip farklũlũklarũ
göz ardũ eden anlayũū, söz
konusu Ūart’ta da görülmektedir.
Avrupa’nũn ortak kadere sahip bir
toplum olduđu, Avrupa medeniyetinin
oluūumu ve süregeliūinde, her
bir parįanũn birbirine bađũmlũ olduđu
ve barũūũn muhafaza edilmesinde,
įevrenin korunmasũnda, insanlarũn
insan onuruna yakũūũr bir ūekilde
yaūamalarũnũn sađlanmasũnda ortak
politikalarũn uygulanmasũ gerektiđi
vurgulanmaktadũr. Bunun yanũ
sũra yukarda sözü edilen ‘modern
dünyada devrimlerin anasũ olmak’,
tüm dünyaya barũūũn sađlanmasũ
konusunda öncülük etmek ve Batũ
Hũristiyan köklerinden gelmek gibi
kavramlar, Ūart’ta oryantalist bir
tutumun hâkim olduđunu göstermektedir.
Edward Said’in söylediđi
gibi, oryantalist söylemde Batũ-Dođu
karūũtlũđũ, Batũ’ya pozitif anlamlar
(medeni, güįlü, ilerici, üstün, bilgili
vb.), Dođu’ya ise negatif anlamlar
(cahil, bilgisiz, pasif, edilgen vb.)
yüklenmesine įanak tutmuūtur.
Batũ’nũn Dođu’yu ötekileūtirerek,
kendi iktidarũnũ ve Dođu’ya yaptũđũ
müdahaleleri ve iūgalleri meūrulaūtũrmaya
įalũūtũđũnũ savunan Said,
Batũ’nũn Dođu’yu geri kalmũū, ilkel
ve cahil olarak tanũmlayarak kendi
įũkarlarũ dođrultusunda yeniden inūa
ettiđini vurgulamũūtũr (Sözen, 136-
138). Ūart’ta, yũllar boyu birbirleriyle
savaūan hatta katliamlara neden olan
Avrupa topluluklarũnũn olumsuz mirasũndan
hiį söz edilmeden, bu toplumlarũn
medeniyet ve demokrasinin
beūiđi ve üįüncü dünya ülkelerine
yol gösterecek örnek toplum olarak
tanũmlanmasũndan, AB politikalarũnda
oryantalist söylemin hâlâ yođun
bir ūekilde etkili olduđu sonucu
įũkarũlabilir. Bu söylem, Avrupa iįerisindeki
farklũlũklarũn giderilmesini,
ortak amaį duygusunu ve paylaūũlan
bir Avrupa kimliđinin tanũnmasũnũ
teūvik eden AB politikalarũnũn bir
parįasũdũr. Türkiye aįũsũndan baktũđũmũzda,
savunulan deđerler dahilinde,
Türkiye bir ‘biz’ deđil, bir
‘ötekidir’.

Avrasya Stratejik Araūtũrmalar
Merkezi (ASAM) Türkiye
Araūtũrmalarũ Koordinatörü Įetin
Güney, ‘Avrupa kültürüyle AB
Ũdealinin Ũmkânsũz Birlikteliđi’ adlũ
makalesinde, Avrupa kimliđinin
‘öteki’ olarak tanũmlanan kimliklere
göre (ki bunlara Türk ve Ũslam
kimlikleri de dahildir) ūekillendiđinin
altũnũ įizmiūtir:

‘Bu kimlik (Avrupalũ kimliđi),
aynũ zamanda defansif, teyakkuz durumunda
olan bir kimliktir. Kimliđin
dođasũnda varolan dũū güįler sayesinde
birlik ve bütünlük oluūturma
süreci modern Avrupa’da da Osmanlũ
ile gerįekleūmiūtir… Tarihsel olarak
Ortaįađ ve kilise bu kimliđin ūekillenmesine
oldukįa etkili olmuūtur.
Bu kimliđi yaratan tarihsel öđeler
baūlangũįta Avrupalũ’nũn hafũzasũnda
barbar saldũrũsũ olarak varolan Orta
Asya kökenli halklarũn (Türkler
ve Mođollar) daha sonra da Türk
ve Arap-Ũslam saldũrũlarũnũn yayũlmasũna
tepki olarak Avrupalũlarũn
gösterdiđi ortak direnį neticesinde
kültürel referansũnũ Hũristiyanlũktan
alan Avrupalũlũk bilincidir. Avrupa
kimliđinin bir anlamda kurucu öđesi,
birleūtirici unsuru olarak Türk karūũtlũđũ,
merkezi bir önem iūgal etmekle
beraber yalnũz deđildir. Asyalũ, Rus,
Pers, 20. yüzyũl baūlarũnda Įingene
ve Yahudi, günümüzde Japonya ve
ABD karūũtlũđũ, Avrupalũlũđũ pekiūtiren
öđelerdir.’ (2).

Peki ne klasik antik įađ, ne
de Hũristiyan köklerden gelen
Türkiye’yle yapũlan bu flört neden?

10 Süregelen bu ‘ötekileūtirme’ ye
rađmen, AB, kendini demokratik
ve įok sesli göstermek iįin ‘öteki’
olarak tanũmladũđũ kültürleri de iįine
alma eđilimindedir. Įünkü, sisteme
karūũ üretilen anlamlar sistemin
anlamlandũrma pratiklerine katũldũđũ
zaman, her ne kadar karūũt ve direnį
unsuru gibi gözükseler de sonuįta
sistemin kendini sürdürme araįlarũndan
biri haline gelirler. AB’nin
Avrupalũlũk kimliđini ön plana įũkararak
diđer kültürleri dũūlamasũ,
demokrasi ve įok seslilik idealleriyle
įeliūir. Bu įeliūkiyi gizlemek iįin
de aslũnda ‘öteki’ olarak tanũmlanan
Türkiye’nin birliđe katũlma ihtimali
sũcak tutulmaktadũr. Yani 1980 sonrasũndaki
küreselleūme hareketleriyle
beraber, aįũkįa homojenleūtirici, tek
tip bir kültürel kimlik dayatan politikalar
iūlevini yitirmiūtir. Stuart Hall,
‘Yerel ve Küresel: Küreselleūme ve
Etniklik’ adlũ yazũsũnda bu durumu,
sermayenin farklũlũklarla mücadele
ederken artũk onlarũ yok sayma yöntemini
kullanmadũđũnũ söyleyerek
aįũklamũūtũr:

‘Küresel konumunu korumak
iįin sermaye, yenmeye įalũūtũđũ
farklũlũklarla müzakere etmek, onlarũ
kũsmen iįine almak ve yansũtmak
zorunda. Farklũlũklarũ denetim
altũna alũp daha nötr hale getirmek
zorunda. (…) (Bu), yerel sermayeler
aracũlũđũyla, diđer siyasal ve ekonomik
seįkinlerin yanũnda ve onlarla
iūbirliđi hüküm sürebileceđini anlamũū
bir sermaye biįimidir. Onlarũ
silip atmaya kalkũūmaz, onlarũn üzerinden
iūler. (…) Bir tür bađũmsũzlũk
oyunu sahneye koymaktadũr sanki.
(…)’ (6).

Yani, AB’nin Türkiye’yi üye olarak
kabul edeceđi ihtimalini sũcak
tutmasũndaki asũl amaį, Türkiye’nin
tam karūũt bir güį haline dönüūmesini
engellemek, böylece Türkiye’nin
politikalarũnũ denetim altũnda tutmaktũr.
Dikkat įeken bir diđer unsur
da, birlik politikalarũnũn, insanlarũ
gerįek anlamda ayũran ekonomik,
eđitimsel ve etnik meselelere dayanan
sũnũf ayrũlũklarũnũ göz ardũ
ederek, daha įok milliyetįilikten
dođacak tehditlere karūũ önlem alma
eđiliminde olmasũdũr. Vatandaūlũk
siyasi, sivil, ekonomik, ve kültürel
haklar ve görevlerle ilgili bir kavramken,
Avrupa vatandaūũ, toplum
hayatũnda genellikle ekonomi temelli
konularda söz sahibi olabilmektedir,
politik, kültürel ve öznel durumlar
ise fazlasũyla göz ardũ edilmektedir.
Ayrũca bu durumlarũn iįinde oluūtuđu
ve yorumlandũđũ kültürel artalan
ve ilintili bađlamlar da göz ardũ
edilmektedir. Oysa bunlar, sađlam
bir birliđin oluūmasũnũ engelleyecek
önemli faktörlerdir.

Samphson da deđiūen dünya koūullarũnda
milliyetįilik anlayũūũnũn
devletler arasũnda įatũūma ve düūmanlũk
yaratma tehlikesini gerįekįi
görmemektedir. Ulusįulukta yeni bir
boyut olarak bölgecilik ve yerelciliđin
göz ardũ edilmemesi gerektiđini
savunur. Ona göre, bölgesel ve etnik
kimliklerin güįlenme göstermesi
nedeniyle, ulus iįi rahatsũzlũklar
zamanla Avrupa’nũn gelecekteki
biįimini etkileyecek kadar önem
kazanabilir. Bu rahatsũzlũklar, bölgecilik,
ademi merkeziyet isteđi,
özerklik ya da anarūi gibi bugünden
tahmin edemeyeceđimiz akũmlara
dönüūebilir. (…) Brötanya, Flandr,
Ũskoįya, ya da Basque”ardaki bölgecilerin
tek ortak yönleri, kendilerini
onlarũn sorunlarũnũ tanũmadan ya
da kültürlerine aldũrmadan uzaktan
yöneten, sermaye bürokrasisine olan
kũzgũnlũklarũdũr. (…) Ũskoįyalũlar
ve Ũrlandalũlar, Ortak Pazar’ũ
Ũngiltere’ye karūũ birleūecekleri bir
müttefik olarak görmektedirler. (…)
Brötanyalũlar iįinse, Ũngiltere Paris’e
karūũ onlarla birleūebilecek bir müttefiktir.
Belįika’nũn her iki bölgesi
de (Flamanca konuūan Flandr ve
Fransũzca konuūan Valonya) Ortak
Pazar’a kendilerini diđer bölgeye
karūũ koruyacak bir unsur gözüyle
bakarlar. (…) Yani hoūnutsuzluk,
uluslar arasũnda deđil, uluslarũn
iįindedir.’ (Yüksel, 13).

Diđer taraftan Tekeli’ye göre, ulus
üstü kimliđin benimsenmesi, ulusal
kimliđin bölgesel ve etnik kimlikler
üzerinde baskũsũnũn hafiflemesini ve
bölgesel kimliklerin göreli bir güįlenme
göstermesini sađlayacaktũr.
Bu da daha demokratik ve įođulcu
bir anlayũūũ beraberinde getirecektir
(35).

AB’nin bölgesel/yerel kimlikleri
eritmeye yönelik bir anlayũūũ benimsediđini
savunan görüūler dođrultusunda
bakũldũđũnda, 80’lerden önce,
Ũngilizliđin Britanya Adalarũ’ndaki
herkesi kapsayacak bir ifade olabilmesi
iįin kullanũlan söylemlerle
Avrupalũlũk söyleminin benzerlik
gösterdiđi görülmektedir.

‘Ũngilizliđi oluūturan tüm farklũlũklar,
yani Birlik Yasasũ (Act of
Union) ile bir araya gelen deđiūik
bölgelerden, halklardan, sũnũflardan,
cinsiyetlerden insanlarũn oluūturduđu
įokluk, ya dũūlanacaktũ ya da iįe
alũnacaktũ. (…) (Ũngilizliđin) kendini
homojen bir varlũk olarak sunabilmek
iįin tüm sũnũf, bölge, cinsiyet
farklũlũklarũnũ daima iįine almasũ
gerekmiūtir.’ (Hall, 3).

Ũngilizliđin Britanya’daki farklũlũklara
karūũ öne sürülmesi gibi,
Avrupalũlũk da birlik iįindeki farklũlũklara
karūũ öne sürülmektedir.
Ancak AB, özellikle 90’lardan
sonra, uyguladũđũ bu tarz kültür politikalarũ
aįũsũndan yođun eleūtiriler
almaya baūlamũūtũr. Bu nedenle de,
amaįlarũnũn herkese tek tip bir
kimlik dayatmak deđil, farklũlũklarũn
buluūmasũndan dođan bir kimlik
geliūtirmek olduđunu vurgulamaya
baūlamũūlardũr. Kolektif bir Avrupa
bilincinin yaratũlmasũnda bu son
derece önemli bir nokta olarak
görülmüūtür. Eđitim ve Kültür’den
sorumlu Avrupa Komisyonu üyesi
Viviane Reding, Atina’da yaptũđũ
‘Avrupa Kültür Politikasũ’ adlũ
konuūmasũnda ‘Avrupanũn asũl zenginliđi
ekonomik gücünde deđil, įok
kültürlülüđündedir. Asũl olan budur’
demiūtir (1). Reding’e göre, Avrupa
Birliđi, Avrupa kültürünü oluūturan
farklũ parįalarũ en iyi ūekilde koruyabilirse
kültürün genelini de korumuū
olur. Avrupa Birliđi’ne üye ülkeler
yalnũzca üye olmakla kalmayũp farklũ
milli kültürleri de temsil ederler.
Ayrũca bu kültürler iįerisinde pek
įok etnik, dini, ũrksal gruplar da yer
alũr. Reding, AB kültür politikasũnda,
Avrupalũlũk konusunda bütünleūme
getirilirken, bir yandan da etnik ve
milli kültürlerin ve kimliklerin įeūitliliđinin
de vurgulandũđũnũ savunur.
Avrupa Birliđi, her grubun ve her
milletin, bütün gruplarũ eūit olarak
tanũyan, koruyan ve destekleyen
‘Avrupa Birliđi’ anlayũūũnũ koruduđu
sürece kendisini de en iyi ūekilde
korumuū olacaktũr (2).

Zaman zaman etnik ve milli kimliklerin,
įođunlukla da bütüncül bir
Avrupa kimliđinin ön plana įũkarũlarak
bir birlik duygusu yaratũlmaya
įalũūũlmasũ yalnũzca barũū ve demokrasi
uđruna deđildir elbet. Ekonomik
įũkarlarũn, AB kültür politikalarũnda,
temel belirleyici kuvvet olduđu inkâr
edilemez bir gerįektir.

Birlik tarafũndan Avrupalũlũk
söyleminin anlam ve deđerlerini
aktaracak ve dolaūũma sokacak kültür
ürünlerinin yaratũlmasũ sürekli
teūvik edilmektedir. Pek įok Avrupa
ülkesinde Amerikan yapũmlarũnũn
ezici bir hâkimiyeti vardũr. Bunlarla
rekabet edebilmek iįin, AB, Avrupa
yapũmlarũnũ tercih edecek bir kitlenin
yaratũlmasũ ve bu kültürün aūũlanmasũ
iįin įaba vermektedir.

Bütün metalar iįin geįerli olan
en basit mübadele ūeklinde üretici
bir mal üretir ve bunu kâr amacũyla
satar. Kültür ürünleri de buna dahildir.
Örneđin kitle iletiūim araįlarũnda
yayũnlanan programlar da yapũm
stüdyolarũ tarafũndan üretilir ve kâr
amacũyla dađũtũm ūirketlerine ve
yayũn istasyonlarũna satũlũrlar. Ya da
bir sinema ya da tiyatro eseri para
karūũlũđũnda izlenir; bir heykel ya da
resim gibi güzel sanat eserleri para
karūũlũđũnda satũn alũnũrlar. Üstelik,
kitle iletiūim araįlarũnda yayũnlanan
programlar ve sinema, tiyatro, konser
gibi kültürel faaliyetler, büyük yatũrũmlarũn
ve birįok kiūinin emeđinin
bir araya gelmesiyle oluūmaktadũr.
Dolayũsũyla kültür sektörü büyük bir
iū alanũdũr. Ancak bu ürünlerin ekonomik
iūlevinin yanũ sũra, įeūitli anlamlar
ve deđerler taūũmak, üretmek
ve yeniden üretmek gibi toplumsal
iūlevleri vardũr.

Özellikle kültürel ürünleri taūũyan
medya, dolaūũma soktuđu
anlamlar ve deđerlerle, gerįekliđi
kurgulayan, yeniden üreten, belirli
bir ūekilde biįimlendiren yapũsũyla,
yönlendirme, kamuoyu oluūturma
gibi etkileriyle Avrupa ürünlerini
tüketecek, Avrupa kimliđini benimseyecek
bilinįler oluūturan bir anlam
üreticisidir. Medyayla iį iįe olan
reklam sektörü de, AB’nin kültür
politikalarũnda önemli bir konuma
sahiptir. Avrupa ūirketlerinin mallarũnũn
tanũtũmũnũ yapan reklamlar,
kitle iletiūim araįlarũnda yođun bir
ūekilde yer almaktadũr. Bu ūekilde
Avrupa toplumu Avrupa mallarũnũ
almaya teūvik edilirken, genel anlamda
da tüketimciliđe yönlendirilmektedir.
AB’nin politikalarũ, kapitalist,
küresel ekonomi bađlamũnda
düzenlendiđi iįin, tüketimin sürekli
teūvik edilmesi olađandũr. Peki bunu
sađlamak iįin hangi kültür programlarũ
uygulanmaktũr?

Uygulanan Kültür
Programlarũ:

AB’nin en önemli kültür programũ
Culture 2000’den bahsetmeden
önce, onun oluūumuna katkũ sađlayan
daha küįük įaplũ projeler arasũnda
ūunlar sayũlabilir2:
Kaléidoscope (1991-1996)
1991’de, en az üį üye devletin
ortaklaūa oluūturduklarũ kültürel ve
sanatsal olaylarũ desteklemek üzere
Kaléidoscope programũ oluūturulmuūtur.
Temel amaį, kültür sektöründe
įalũūanlar, sanatįũlar ve üye devletlerin
kültürel kurumlarũ arasũnda
iūbirliđi sađlayarak, Avrupa kültürünü
ve ortak mirasũnũ temsil eden
eserlerinin ve faaliyetlerinin dolanũmũnũ
ve tanũtũmũnũ desteklemek
olarak belirlenmiūtir. 1990 ve 1996
yũllarũ arasũnda, įeviri eserlerin ve
kitaplarũn Avrupa’da promosyonlarũnũn
yapũlmasũ alanũnda pek įok pilot
proje gerįekleūtirilmiūtir. Bu projeler,
1996 ve 1999 yũllarũ arasũnda üį
kültürel programũn oluūturulmasũna
katkũ sađlamũūlardũr.
Kaléidoscope (1996-1999)
Ũlkinin devamũ olan bu program,
sanatsal ve kültürel yaratũmũ ve
iūbirliđini teūvik etmek amacũyla
Avrupa Parlamentosu ve Bakanlar
Kurulu tarafũndan 29 Mart 1996’da
üį sene iįin yürürlüđe konulmuūtur.
Programa ayrũlan 26.5 milyon
euroluk bütįeye 1999 yũlũnda 10.2
milyon euro daha eklenmiūtir. Dans,
müzik, tiyatro ve operadan resim,
heykel, mimari ve fotođraf sanatũna
kadar pek įok alanda, toplam 518
proje maddi olarak desteklenmiūtir.

Ariene (1997-1999)
Bir ülke hakkũnda elde edilen
yüzeysel bilgilerin aksine, bir edebiyat
eserinin o ülke toplumuna, toplumun
kendini nasũl tanũmladũđũna,
gelenekleri ve tarihine, tabularũna,
arzularũna ve hedeflerine dair įok
daha derin bir anlayũū kazandũracađũ
düūüncesiyle, edebiyat, okuma ve
įeviri alanlarũna destek sađlanmasũ
gerekli görülmüū ve bu dođrultuda
Ariene (1997-1999) programũ oluūturulmuūtur.
Üye devletlerin kendi
kültürlerini yansũtan edebiyat eserleri
dũūũndaki edebiyat ürünlerine
karūũ ilgi duymalarũnũ ve böylece birbirlerini
daha iyi tanũyũp anlamalarũ
hedeflenmiūtir.

Raphael (1997-1999)
Üye devletlerin Avrupa kültür
mirasũ alanũnda oluūturduklarũ resmi
politikalardaki eksiklikleri tamamlamak
amacũyla oluūturulmuūtur.

Avrupa parlemontosu tarafũndan
5 Eylül 2001’de alũnan kararlar
arasũnda yer alan ‘Culture 2000
programũ ise beū yũllũk (2000-2004)
bir programdũr. Programda kültür,
‘Ũnsanlarũn kimliklerini oluūturmak
iįin yaslandũklarũ dayanak noktasũ,’
olarak tanũmlanmũū, Parlamentonun
görevinin ise ortak bir kültürel
taban, bir Avrupa toplumu alanũ
oluūturmak, yurttaūlarũn bu alana ait
olduklarũ duygusunu artũrmak olduđu
belirtilmiūtir. (Kültür, 1).

Program aracũlũđũyla, Avrupalũlar
iįin ortak bir kültürel alan yaratũlmasũnũ
teūvik etmek, sanatsal ve edebi
yaratũmlarũ geliūtirmek, Avrupa
tarihi ve kültürü hakkũnda bilgileri
yaymak, tanũtmak, uluslararasũ dađũtũmlarũnũ
sađlamak, kültürel miras
alanlarũnũ geliūtirmek, üye devletle
arasũnda kültürel diyaloglarũ ve sosyal
entegrasyonu güįlendirmek gibi
amaįlar güdülmektedir. Kültür alanũnda
Avrupa ve dünya pazarlarũna
yönelik geliūmelerin sađlanabilmesi
iįin sektör įalũūanlarũnũn, endüstrinin
gereklerini karūũlayabilecek
ūekilde yönlendirilmeleri, Avrupa
ve dünya pazarlarũnda rekabet eden
ürünler oluūturabilmeleri iįin bilgi,
yetenek ve becerilerini artũracak
ūekilde eđitilmeleri hedeflenmiūtir.
Artistik ve ticari deđer aįũsũndan
yüksek ürünler üretilmesi iįin yeni
teknolojilerin özellikle dijital teknolojilerin
uygulanmasũ konusunda
eđitim verilmesi öngörülmüūtür.
Bunun temel nedeni de teknolojik
geliūmelerden geri kalmayũp, dünya
pazarũnda ekonomik liderliđi elinde
bulunduran Amerika ve Japonya
gibi iki devletle rekabet edebilecek
Avrupalũ iūgücünü yaratmaktũr.
Desteklenecek kültürel projelerin,
uluslararasũ markette rekabet edebilecek
potansiyele sahip olmalarũna
dikkat edilmektedir. Sanatįũlarũn,
kültürel ürünlerin, sektör įalũūanlarũnũn
ve gerįekleūtirilen kültürel aktivitelerin
serbest dolaūũm prensibi
sayesinde, bütün üye devletleri kapsayan
geniū bir pazara hitap etmeleri,
Avrupa kültürünün eriūilebilirliđini,
ekonomik getirilerini artũrmakta ve
de taūũdũklarũ anlamlarũn iįselleūtirilmesini
kolaylaūtũrmaktadũr.

Kültür 2000 programũnũn 2004
yũlũ iįin AB Resmi Gazetesi’nde
yayũnlanan katũlũm ūartlarũnda,
programũn temel katkũsũ, programa
katũlma hakkũ olan otuz ülkenin
kültürel projelerine mali destek sađlamak
olarak belirtilmiūtir. Tabii bu
otuz ülke, on beū AB üyesi, Avrupa
Serbest Ticaret Topluluđu üyeleri
Ũzlanda, Norveį ve Liechtenstein
ve son olarak da 12 aday ülkeden
oluūmaktadũr. Her sene farklũ bir
kültürel alanũn ön plana įũkarũldũđũ
programda 2004 senesi iįin öncelik
‘kültürel miras’ alanũna verilmiūtir.
Bu alandaki projelerden doksanũna
destek sađlanacađũ bildirilirken,
görsel sanatlar alanũndan on, gösteri
sanatlarũndan da yirmi eser aynũ
ūansũ elde edebilecektir (1-2). Bir
projeye katũlan ülkelerin įeūitliliđi
ve sayũlarũ arttũkįa, o projenin desteklenme
olasũlũđũnũn artacađũnũn altũ
įizilmektedir. Bu, kültürel įeūitlilik
ve įok sesliliđe önem verildiđi izlenimini
dođursa da, eserlerin ortak
Avrupa mirasũnũ ve kültürünü ön
plana įũkaracak ūekilde hazũrlanmasũnũn
gerekli olduđunun belirtilmesi,
yine tek tip bir Avrupalũ kimliđi yaratma
įabasũnũn varlũđũnũ göstermektedir.
Eserler, standardize edilmiū,
yerel ve bölgesel kimlikleri göz ardũ
eden bir kültür anlayũūũyla yaratũldũktan
sonra, yaratũcũlarũnũn farklũ
millet ve kültürlerden gelmelerinin
bir anlamũ kalmamaktadũr.

Programa katũlamayan ülkelerin
hepsi üįüncü dünya ülkeleri olarak
tanũmlanmaktadũr. Türkiye’nin de
yer aldũđũ bu ülkeler ancak kültürel
iūbirliđi projelerine katũlabilmektedirler.
Programda belirtilen kriterlere
göre, bu projeler, kendilerini
oluūturan ülkelerin ortak kültürel
özelliklerini taūũmalũdũrlar. Ancak
yine de kendi kültürlerini yansũtmakta
tam anlamũyla özgür deđildirler
įünkü üįüncü dünya ülkelerinden
katũlanlarũn, projenin oluūumu
sũrasũnda önemli Avrupa kuruluūlarũyla
iūbirliđi iįerisinde olmalarũ
ūartũ getirilmiūtir. Yani (kapalũ bir
ūekilde de olsa) Avrupalũ kuruluūlar,
yol gösterici, bilgi ve kültür sahibi
olarak tanũmlanũrken, üįüncü dünya
ülkeleri olarak tanũmlanan ülkelerin
proje oluūturabilmek iįin mutlaka
Avrupa’nũn denetim ve kontrolü
altũnda hareket etmeleri gerektiđi;
sektörde rekabet edecek kalitede
projeleri kendi baūlarũna üretemeyecekleri
mesajũ verilmektedir (3).

Įeviri alanũnda ise Avrupalũ yazarlardan
ellisinin (1950’den sonra
yazũlmũū olmalarũ koūuluyla) üye
devletlerin dillerine įevrilmesi iįin
finanssal destek sađlanacađũ bildirilmiūtir.
Öncelik, yöresel diller gibi az
kullanũlan dillerde yazũlmũū eserlere
verilecektir. Avrupa Edebiyatũ üzerine
yazũlmũū eserlerden 20 tanesi
de įevrilmek üzere finansal destek
alacaktũr. Kitap fuarlarũnũn ve okuma
odalarũnũn aįũlmasũ gibi üye devletlerin
okuma alũūkanlũđũnũ geliūtirmek
üzere hazũrlanan projeler iįinden 7
tanesi destek alma hakkũ kazanũrken,
edebi eserlerin įevirilerinin
yapũlmasũ alanũnda įalũūan profesyonellerin
yeteneklerini geliūtirmek
amacũyla oluūturulan projelerden
üįü desteklenecektir (3).

Uygulanan Medya
Programlarũ

Topluluđun kitle iletiūim araįlarũyla
ilgili yasal düzenlemelerde
bulunmasũ ve įeūitli programlar
oluūturmasũ, 1980 sonrasũna denk
gelmektedir. Kültür ve ekonomi
bađlamũnda kitle iletiūim araįlarũna
verilen önem günbegün artmũūtũr.
Özellikle 1980’lerden itibaren tüm
dünyadaki yeni liberal politika
uygulamalarũ, yayũncũlũđũn ticarileūmesinde
büyük etken olmuūtur. Bu
yüzden, milli bazda kamu hizmeti
öngören yayũncũlũk anlayũūũ, yerini
uluslararasũ markette önemli bir kâr
aracũ olarak görülen yayũncũlũk anlayũūũna
bũrakmũūtũr.

Bu dođrultuda Avrupa medya endüstrisinin,
Avrupa pazarũnũn avantajlarũndan
yararlanmasũ ve finansal
destek sađlanmasũ iįin parlamento
tarafũndan 1990 yũlũnda Media 1
(1990-1995) programũ kabul edilmiūtir.
Media 1’in daha geliūtirilmiū
versiyonu olan Media 2 (1996-2000)
programũ ise sadece Avrupa pazarũna
deđil, dünya pazarũna yönelik geliūmelerin
sađlanmasũnũ amaįlamũūtũr.
En son kabul edilen ‘MEDIA
Plus’ (2001-2005) programũnda ise,
Avrupa iūitsel-görsel endüstrisinin
geliūtirilebilmesi iįin aūađũdaki faktörlerin
altũ įizilmiūtir:

a) Sektörde įalũūan Avrupalũ profesyonelleri
uluslararasũ piyasada rekabet
edebilecek seviyede eđitmek.
b) Avrupa görsel ve iūitsel endüstrisindeki
rekabeti güįlendirmek.
c) Įeūitli Avrupa organizasyonlarũ
arasũndaki iūbirliđi bađlantũlarũnũn
kurulmasũnũ desteklemek; Avrupalũ
dađũtũm ūirketleri, sinema salonlarũ
ve görsel-iūitsel festivaller arasũ iūbirliđini
teūvik etmek.
d) Avrupalũ yapũm ūirketlerinin
ve projelerinin geliūtirilmesine
katkũda bulunmak, finansal destek
sađlamak.
e) Avrupa sinematografik eselerinin
ve radyo-tv programlarũnũn dađũtũmũnũ,
promosyonunu, tanũtũmũnũ
desteklemek.
f) Avrupa sinema festivallerini
desteklemek.

Programũn asũl katkũsũ, 400 milyon
euro’luk bütįeyle hem yapũm
öncesinde hem de sonrasũnda kurgu
sinema, belgesel, animasyon, multimedya
türlerinde bađũmsũz prodüksiyon
firmalarũna yeni projeler iįin
destek vermesi olmuūtur. Ancak tek
bir ūartla: Projeler ürün haline geldiđinde
uluslararasũ markette iū görecek
potansiyele sahip olmalũdũrlar
(Media). Bu da iūin ekonomik boyutuna
ne kadar įok önem verildiđinin
bir göstergesidir.

Düzenleyici Kurallar

Son yirmi yũlda iletiūim, enformasyon,
telekomünikasyon teknolojilerinin
hũzla geliūmesi ve etki
alanlarũnũn küresel boyuta ulaūmasũ,
serbest dolaūũm ilkelerinin benimsenmesini
hũzlandũrmũū, her alanda
olduđu gibi yayũncũlũk alanũnda da
özelleūtirme hareketi canlanmũūtũr.
Özelleūtirme, ‘hem įeūitli uluslararasũ
oluūumlar įerįevesinde ortak
politikalar oluūturma, hem de her
ülkeye özgü yeni politikalar saptama
zorunluluđuna iūaret eden bir
süreįtir. Avrupa yayũncũlũđũndaki
düzenleyici kurallar da, bu süreį
iįerisinde devreye sokulmuūlardũr.’
(Kejanlũođlu, 95).

Avrupa Komisyonu üyesi
Marcelino Oreja, ‘Medya’da Kendi
Ũįinde Denetim’ adlũ seminerde,
medyanũn düzenlenmesine neden
ihtiyaį vardũr sorusunu yanũtlamaya
įalũūmũūtũr. Oreja öncelikle, medyanũn
bilgi sađlamaktan įok daha baūka
roller üstlendiđini, toplumu ūekillendiren
özelliklere sahip olduđunu
vurgulamũūtũr. Medyanũn, insanlarũn
yaūadũklarũ dünyayũ anlamlandũrma
įabasũyla iįselleūtirdikleri toplumsal
kavramlarũ, inanį sistemlerini ve
hatta -görsel, sembolik ve sözel- dilleri
bile oluūturduđunun altũnũ įizmiūtir.
Bu kadar önemli bir faktörün,
düzenlenmeden ve denetlenmeden
baūũ boū bũrakũlmasũnũn tehlikeli
olacađũnũ savunmuūtur. Ancak bu
denetimden kastedilenin, belirli
įũkar gruplarũnũn lehine, sansürcü
bir anlayũūla baskũ uygulamak deđil,
tam tersine devletin ya da özel teūebbüsün
medyayũ tekeline almasũnũn
engellenmesi olduđunu belirtmiūtir.
Oreja’ya göre, Avrupa Birliđi’nin
öngördüđü denetim; adil ve etkili
rekabetin, iįeriđin įoksesliliđinin ve
medya sahipliđinde įođulculuk ilkelerinin
uygulanũp uygulanmadũđũnũ
kontrol etmektedir (1).

Peki bu denetimi kimler nasũl
düzenleyeceklerdir? Oreja, AB’nin
Almanya’dan örnek aldũđũ ‘kendi
iįinde düzenleme’ kavramũnũ benimsediđini
söyler. Bu tarz bir denetimin
įođu zaman anayasal düzenlemelerden
ve resmi kanunlardan daha
14 büyük bir etki sađlayabileceđini savunur.
Ũūitsel-Görsel (Audiovisual)
sektördeki düzenleyici organlarũn,
politik güįlerden bađũmsũz olmalarũ
gerektiđini ve bu organlarũn en
önemli görevinin, yapũlan yayũnlarda
įok sesliliđin garanti altũna alũnmasũ
ve tüm yapũmcũlarũn iįerikle ilgili
kurallara uyumlarũnũn sađlanmasũ
olduđunu belirtir (2).

Almanya’dan örnek gösterilerek
üye devletlere uygulamalarũ tavsiye
edilen bir diđer husussa televizyonlarũn
kendi konseylerini oluūturmalarũ
ve konsey üyelerinin, toplum
iįindeki bütün gruplarũ temsil edecek
ūekilde seįilmeleridir. Oreja, iki
tip iįsel denetimden sözeder:

Birincisinde, sektörde yer alan
yöneticiler ve įũkar gruplarũ, devlet
müdahalesine gerek kalmamasũ iįin
bazũ kurallar üzerinde kendi aralarũnda
anlaūmaya varũrlar. Bunun
bir örneđi Ũngiltere’deki ‘Press
Code’dur. Denetici, sektörün kendisi
ve halktũr (halk ūikayet mekanizmalarũna
sahiptir).

Ũkincisi ise yasal bir įerįeveye
oturtulan ya da kanunlarda yer alan
bir temele dayanan iįsel denetim
ūeklidir. Bütün yayũncũlũk alanũ
üzerinde bir üst otorite gibi iūleyen
devletten bađũmsũz düzenleyici bir
kurul bulunur. Bunlar ulaūũlmasũ
amaįlanan bazũ hedefler belirlerler.
Ancak bu hedeflerin gerįekleūmesi
iįin hangi kurallarũn ne ūekilde konacađũ
ve denetleneceđi sektördeki
yöneticilere ve diđer įũkar gruplarũna
bũrakũlũr. Burada denetleyici, otoritelerle
sektörün kendisidir (4).

Yayũncũlũkta devlet müdahalesinden
yana bir tutum sergilemeyen
Avrupa Birliđi; üye devletlerin
yayũnlarũ, topluluđun genel ticari
ve ekonomik įũkarlarũnũ zedelemeyecek
ve topluluk iįerisinde haksũz
rekabete yol aįamayacak ūekilde
olduktan sonra, üye devletlere müdahale
etmemektedir. Üye devletler,
hem yayũn iįeriklerini hem de kamu
hizmeti öngören yayũncũlũđũn nasũl
finanse edileceđini, frekans tahsisini
ve yayũncũlũk alanũndaki düzenleyici
kurallarũ kendi iį hukuklarũ
dođrultusunda belirlemektedirler.
Üye devletlerin bađlũ olduklarũ en
ciddi yasal düzenleme ise topluluđun
Ũūitsel-Görsel (Audiovisual)
politikalarũ bađlamũnda ortaya konan
‘Television without Frontiers’ (sũnũr
ötesi televizyon) yönetmeliđidir.
Yayũncũlũk alanũnda ortak bir pazar
kurma fikrini iįeren yönetmeliđin
hazũrlũk aūamasũnda üį önemli hedef
belirlenmiūtir:

1. Etkili tek bir pazar yaratmak
iįin düzenleyici kurallar oluūturmak.
2. Milli bazda varolan yayũncũlũk
sistemlerini desteklemek iįin
Avrupa bazũndaki mekanizmalarũ
geliūtirmek.
3. Dünya pazarlarũ bađlamũnda
Avrupa kültürü įũkarlarũnũ korumak
iįin önlemler almak.
Televizyon yayũnlarũnũn topluluk
iįerisinde serbest dolaūũmũnũ sađlamayũ
amaįlayan yasal düzenlemeyi
iįeren ‘Television without Frontiers’
yönergesi, 1989’da kabul edilmiū,
1991’de yürürlüđe girmiūtir. 1997’de
yeni teknolojik geliūmeler dođrultusunda
Parlamento ve Konsey’in
ortak onayũyla tekrar deđiūikliđe
uđramũūtũr. Bu düzenlemenin ikinci
maddesinde her topluluk üyesinin,
alũnan kararlar dođrultusunda kendi
iį hukukunda birtakũm deđiūiklikler
yapmasũ zorunluluđu getirilmiūtir.
Hatta, ayrũ ayrũ her üye devletin
neleri düzeltmesi gerektiđi de belirtilmiūtir.
Diđer bir maddeye göre ise,
hiįbir üye devlet, diđer üye devletlerin
yayũnlarũnũn alũmũnũ ve geįiūini
kũsũtlayamayacaktũr. Bunun nedenleri,
Avrupa yapũmlarũnũn dađũtũmũnũn
ve üretiminin desteklenmesi, Avrupa
ūirketlerinin ve reklamcũlũđũn teūvik
edilmesi; įok sesliliđin ve farklũlũklarũn
desteklenmesi olarak belirtilmiūtir.
Ayrũca, insan onurunu zedeleyici
ve įocuklara zarar verici iįeriklere
karūũ įũkan, cevap hakkũnũn
korunmasũnũ öngören maddelere de
yer verilmiūtir. Yönetmelikte ayrũca,
üye devletlerden herhangi birinin,
įok önemli olduđu varsayũlan olaylarũ,
toplumun büyük bir kesimin
görmesini engelleyecek ūekilde yayũnlayamayacađũnũn
altũ įizilmiūtir.

Bu yönetmelikte de diđer medya
programlarũnda (Media 1, Media 2,
Media Plus) olduđu gibi medyanũn
įok sesliliđinin, demokrasiyi ve
kültürel farklũlũklarũ koruyan bir
mekanizma olarak iūlev görmesi iįin
düzenleme yapũldũđũ savunulmuūtur.
Avrupa’nũn insan haklarũ, demokrasi
ve eūitlik ilkelerini benimseyen kültürel
prensiplerinin altũ įizilmiūtir.
Ancak, ūu da bir gerįektir ki, medyadaki
įok sesliliđin ve farklũlũklarũn
korunmaya teūvik edilmesinin tek
nedeni, Avrupa’nũn demokratik gelenekleri
deđildir. Medya, ticari ve
ekonomik kaygũlarũndan ötürü, daha
geniū kitlelere ulaūabilmek iįin, įok
įeūitli izleyici istek ve beklentilerini
karūũlamak ve kültürel farklũlũklara
göz ardũ etmemek durumundadũr.

Avrupalũ kimliđinin teūvik edilmesi
sũrasũnda oryantalist söylemin
izlerinin görüldüđünden kũsaca
söz etmiūtik. Avrupa’nũn kendini
nasũl tanũmladũđũ, ‘öteki’nin nasũl
tanũmlandũđũna da bađlũdũr. Kimlik
oluūumu, ötekiyle karūũlũklũ etkileūime
dayanan devingen bir süreįtir.
‘Biz’in iįinde mutlaka ‘öteki’nden
bir ūeyler vardũr; įünkü ne olduđumuz
aynũ zamanda ne olmadũđũmũza
göre de ūekillenir (Lacan, 541).
Avrupalũlarũ bir araya getirecek olan
bir diđer ötekileūtirme stratejisi de
ortak bir düūman, bir rakip ortaya
konulmasũdũr. Sosyolojik bulgulara
göre, iki faklũ grubun kimlikleri įatũūtũđũnda,
farklũ gruplardaki bireyler
kendi iįlerinde birbirlerine daha sũkũ
bađlanũrlar ve grup kimliđine daha
fazla sahip įũkarlar.

Viviane Reding, yukarda deđindiđimiz
konuūmasũnda, ABD’yi
bir ‘öteki’ olarak tanũmlamũū, onu
Avrupa piyasasũnũ iūgal eden ve alt
edilmesi gereken bir rakip olarak
göstermiūtir. Konuūmanũn baūũnda
Avrupa sinemasũnũn var olmasũna,
geliūmesine ve dađũtũmũnũn yapũlmasũna
įok önem verilmesi gerektiđini
söylemiū, pazar sayũsũnũn ve yapũm
araįlarũnũn sũnũrlũlũđũnũn giderilmesi
gerektiđini anlatmũūtũr. Daha sonra
ise sinema sektörünü ve genel anlamda
Audovisual(Ũūitsel-Görsel)
sektördeki dünya pazarũna hitap
eden büyük dađũtũm ve yapũm ūirketlerinin
įođunu ele geįirmiū olan
Amerika’nũn ürettiđi yapũmlarũn
altũnda ezilmemeleri gerektiđini
savunmuū; Amerikan yapũmlarũnũ,
Avrupa kültürüne ‘yabancũ’ ve ‘zarar
verici’ olarak tanũmlamũūtũr (4).

Benzer bir ūekilde, dijital ve
Internet sektöründe de aūũrũ derecede
Amerikan teknolojilerinin ithal
edildiđini, özellikle Internet aracũlũđũyla
eriūim sađlanan iįeriđin büyük
bir oranla Kuzey Amerika merkezli
olduđunu, Avrupa’nũn bu konuda
bir an önce ABD’yle yarũūũr duruma
gelmesi gerektiđini dile getirmiūtir.
Bunun iįin Media Plus programũnũn
Internet’te Avrupalũ bir iįerik
oluūturma įabasũ güttüđünü, bunu
da sektörde įalũūan Avrupalũlarũn
yeteneklerini geliūtirecek eđitimler
verilmesiyle, Avrupa dađũtũm ve yapũm
ūirketlerinin desteklenmesiyle
sađlanabileceđini vurgulamũūtũr (4).

Bu konuūmadan iki sene önce ise,
Avrupa Komisyonu Baūkanũ Jacques
Santer, Avrupa ‘Audiovisual’
Konferansũ’nda yaptũđũ aįũlũū konuūmasũnda,
‘Audiovisual’ pazarũnda
en geniū payũn AB’ye ait olduđunu;
örneđin sinema sektöründe AB’nin
ABD’nin önüne geįmeye baūladũđũnũ
iddia etmiūtir. 1996’da AB’ye üye
devletler tarafũndan 670 tane uzun
metrajlũ film yapũlũrken, ABD’de
yalnũzca 420 film üretildiđini vurgulamũūtũr
(2).

Konuūmasũnda oldukįa olumlu
bir tablo įizen Santer’ũn sözleri įeliūkilidir;
įünkü fazla film üretmek,
sektörde öne geįmek anlamũna
gelmez. Önemli olan, hem Avrupa
hem de dünya pazarũnda Amerikan
filmlerinin ve diđer ürünlerinin įok
daha yaygũn ve fazla bir ūekilde
tüketiliyor olmasũdũr. Amerikan ūirketleri,
ürünlerin dađũtũmũ ve pazarlanmasũ
konusunda da hâkim güįtür.
Konuūmasũnũn sonlarũnda Santer da
bu gerįekleri kabul ederek Avrupa
ūirketlerinin yaūamakta olduđu
sũkũntũlara deđinmiūtir. Avrupa’da
üretimin, milli pazarlarda bölünerek
küįüldüđünden, yapũm ūirketlerinin
Avrupa ve dünya pazarũnda rekabet
edebilecek kadar geniū bir kapasiteye
sahip olmadũđũndan ve yeterince
finansal kaynak bulanamadũđũndan
ūikayet etmiūtir. Sonuįta da, gerįekten
Avrupalũ olan bir ‘Audiovisual’
sektörün yaratũlmasũ gerektiđini ve
bu endüstrinin güįlendirilmesi gerektiđini
vurgulamũūtũr (6).

Kültürel birliđin sađlanmasũnda
eđitim politikalarũnũn da įok önemli
bir yeri vardũr. Topluluđun eđitim
politikasũ, kesin yasalarla bađlayũcũ
olmaktan ziyada, üye ülkelere öneriler
veren ve hem ulusal geleneklere
hem de global gereksinimlere
göre ūekillenen bir yapũya sahiptir.
Eđitim politikasũndan Maastricht
Antlaūmasũ’nũn üįüncü alt baūlũđũnda
söz edilmiū, ilk madde olarak üye
devletlerin dillerinin öđretilmesi ve
yaygũnlaūtũrũlmasũ konusuna deđinilmiūtir.
Gerįekten de kültürel entegrasyonun
sađlanmasũnda dil įok
önemli bir unsurdur, įünkü ‘birey,
dünyayũ dođrudan ya da tarafsũz algũlamak
yerine, büyük ölįüde iįinde
yaūadũđũ toplumun ona kazandũrdũđũ
dille tanũr. Dil, dünyada varolan
nesneleri ve algũlanan olgularũ adlandũrmayũ
sađlamanũn ötesinde, düūünceyi
aydũnlatũr ve sabitleūtirir.’
(Zeyrek, 38-39).

Kültürel beraberliđin oluūturulmasũ
bađlamũnda, Avrupa Birliđi,
eđitim politikasũnda önceliđi dil
eđitimine vermekte, hatta bunun iįin
özel fonlar oluūturmaktadũr. Įok dilli
ve įok kültürlü iletiūimin yalnũzca
öđrenciler arasũnda deđil, įalũūan kesim
arasũnda da oluūturulmasũ hedeflenmektedir.
Eđitim alanũnda Avrupa
sũnũrlarũnũ geniūletmek amacũyla
ortaya konan diđer önemli amaįlar
ise ūu ūekilde belirlenmiūtir:

– Diploma ve öđretim sürelerinin
karūũlũklũ olarak tanũnmasũnũ teūvik
ederek, öđrenci ve öđretim üyelerinin
hareket alanũnũ geniūletmek,
– Öđretim birimleri arasũnda iūbirliđini
geliūtirmek,
– Üye ülkelerin eđitim sistemlerine
iliūkin ortak sorunlarda bilgi ve
deneyim paylaūũmũnũ geliūtirmek,
– Üye devletler arasũnda öđrenci
deđiūim sistemini desteklemek.
(Taūeli, 20-24).
Kültür ve Eđitim de dahil olmak
üzere tüm birlik politikalarũnda ön
plana įũkan amaį, ortak bir Avrupalũ
kimliđi söyleminin yaygũnlaūmasũnũ
ve diđer kimliklerin sürekli iletiūim
halinde bulunarak bu ortak kimliđi
benimsemelerinin sađlanmasũdũr.
Avrupalũ kimliđinin AB yönetimi
tarafũndan, diđer tüm kimliklerin
önüne geįirilmesi, birliđin varlũđũnũ
korumasũ ve ekonomisinin güįlenmesi
aįũsũndan son derece önemli
görülmektedir.

Sonuį olarak, Avrupa Birliđi kültür
politikasũnda, bilginin ve ortak
Avrupa kültürünün dolanũmũnũ ve
yayũlũmũnũ hatta oluūumunu sađlayan
kültür ürünlerinin dünya pazarlarũnda
daha geniū yer bulacak ūekilde
üretilmesi, ortak bir güį olarak, dũū
rekabete aįũlmasũ, Amerika gibi
büyük dünya güįleriyle ekonomik
aįũdan yarũūabilir hale gelinmesi,
dolayũsũyla da Avrupa kültürünün,
geleneklerinin ve yaūam biįimlerinin
daha fazla kabul görmesi ve
tanũnmasũ, ayrũca bu ürünleri yaratacak
ve tüketecek insan bilincinin
oluūturulmasũ hedeflenmektedir;
įünkü bireyler, tükettikleri ürünlerle
hem pazara katkũda bulunurlar,
hem de söz konusu ürünlerin
taūũdũđũ anlamlar tarafũndan inūa
edilirler, bu anlamlarũn sürekliliđini
sađlarlar. Dolayũsũyla AB’nin kültür
politikasũnda, baūat üretim sisteminin
ve ortak pazarũn geliūmesini/
geniūlemesini destekleyecek ūekilde,
Avrupa kültür ürünlerini tüketecek,
ortak Avrupa kimliđini benimseyecek
uygun insan oluūturma įabasũ
verilmektedir.
Kaynaklar:

‘Avrupalũ Kimliđi Ūartũ’, (A Charter of
European Identity). Online. Internet. http:
//www.eurplace.org/diba/citta/cartaci.html

Avrupa Topluluđu Nedir? Avrupa Topluluđu
Komisyonu, Enformasyon Temsilciliđi:
Ankara, 1976.
Aydođan, Metin. Avrupa Birliđi’nin
Neresindeyiz? Tanzimat’tan Gümrük
Birliđi’ne’ Ũstanbul: Kum Saati Yayũnlarũ.
2002.
Güney, Įetin. ‘Avrupa Kültürüyle AB
Ũdealinin Ũmkânsũz Birlikteliđi.’
www.ceterisparibus.net/ab/
ab_makaleler.htm


‘Ũlk Kültürel Programlar’ (First Cultural
Programme) European Union International
web site. www.europa.eu.int/comm/culture/eac/sources_
info/press_speeches/1999_en.html

Kejanlũođlu, D. Beybin, Gülseren Adaklũ,
Sevilay Įelenk. ‘Yayũncũlũkta Düzenleyici
Kurallar ve RTÜK’ Medya Politikalarũ.
Ankara: Ũmge. 2001.
‘Kültür 2000: 2004 iįin Teklif Įađrũsũ’
(Culture 2000: Call for Proposals for
2004) European Union International web
site. www.europa.eu.int/
e u r- l ex / p r i / e n / o j / d a t / 2 0 0 3 / c _ 1 9 5 / c _
19520030819en00200039.pdf


Hall, Stuart. Yerel ve Küresel: Küreselleūme
ve Etniklik. (1991) Įev. Hakan Tuncel. Ũlef,
Ankara Üni. Ũletiūim Fakültesi web sitesi.
2001. wwwilef.net

‘Lacan’, Ahmet Cevizci. Paradigma Felsefe
Sözlüđü. Ũstanbul: Paradigma Yayũnlarũ,
1999.
‘Maastricht Treatment, Article 151.’
European Union International web site
www.europa.eu.int/eur-lex/en/treaties/selected/
livre235.htm

‘MEDIA Programme of the European
Union’, European Union International web
site. www.europa.eu.int/
comm/avpolicy/media/index_en.html

Moreira, Juan M Delgado. ‘Cultural
Citizenship and the Creation of European
Identity’, Electronic Journal of
Sociology. Online. Internet. 1997. http:
//www.sociology.org/content/vol002.003/delgado.
html
Myrdal, Gunnar. Internationale Wirtschaft-
Probleme und Aussichten (übers. Dr.
Lehbert/Anderson). Berlin: 1958.
Santer, Jacques. ‘President of the European
Commission European Audiovisual
Conference’, European Union International
web site: Information, Communication,
Audiovisual Media: Information,
Communication, Culture, Audiovisual’
Audiovisual Policy.
www.europa.eu.int/eac/speeches/santer.html


Reding, Viviane. ‘Avrupa Kültür
Politikasũ'(European Cultural Policy), 2000.
European Union International web site:
Cultural Activity: Archives. www.europa.eu.int/comm/culture/eac/
sources_info/pdf-word/discredathens.pdf

Robins, Kevin ‘Türkiye Avrupa ve Kimlik
Sorunu’, New Perspectives Quarterly, Cilt 3,
Sayũ 2, 2001, s.33.
Sözen, E. Söylem. Ũstanbul: Paradigma Yay.
1999.
Speech by Mr. Marcelino Oreja at the Seminar
on Self-regulation in the Media. Saarbrücken,
19-21 April 1999.’ www.europa.eu.int/comm/
avpolicy/legis/key_doc/saarbruck_en.htm

Taūeli, Emine. ‘Avrupa Eđitim Programlarũna
Türkiye’nin Katũlũmũyla Ũlgili AEGEE
Tarafũndan Gerįekleūtirilen Halkla Ũliūkiler
Įalũūmalarũ’ Ũ. Ü. Y. Lisans Tezi. Ũstanbul,
2001.
Tekeli, Ũlhan, Selim Ũlkin. Türkiye ve Avrupa
Topluluđu. Ankara: Ümit Yayũncũlũk. 1993.
‘The Television without Frontiers directive.’
(Sũnũr ötesi Televizyon). European Union
International web site: Audiovisual policy.
www.europa.eu.int/comm/
avpolicy/regul/regul_en.htm


Üstün, Kâzũm. ‘Avrupa Birliđi Düūüncesinin
Dođuūu’ Ũdeal Hukuk sitesi.
Yüksel, Ali Sait. ‘Türkiye Ũliūkileri
Aįũsũndan Avrupa Ekonomik Topluluđu’
Ũstanbul: Ũ.Ũ.T.Ũ. Akademisi Yayũnlarũ, 1979.
Zeyrek, D. ‘Söylem ve Toplum’ iįinde
Kocaman, A. (diđerleri). Söylem Üzerine.
Ankara: Hitit Yay. 1996, ss. 38- 39

Yukarda alũntũ yapmũū olduđum Ūart, 994'te AB Parlementosu'nda Įek Cumhuriyeti Cumhurbaūkanũ'nũn bir Avrupalũ Kimliđi Ūartũ oluūturma önerisinde bulunmasũ üzerine, AB'nin Almanya yönetiminin bu görevi üstlenmesi ve bir įalũūma grubu oluūturulmasũ ile hazũrlanmũūtũr. Söz konusu Ūart, 1995 yũlũnda, 41. AB-Almanya Kongresi'nde kabul edilmiūtir

Söz konusu programlar hakkũnda daha fazla bilgi edinmek isterseniz, kaynaklarda göstermiū olduđum web adresini aįtũđũnũzda her bir program iįin ayrũ bir link göreceksiniz. Üzerlerine gidip tũklayũnũz.

Published 9 April 2004
Original in Turkish

Contributed by Varlik © Eurozine Varlik

PDF/PRINT

Published in

Share article

Newsletter

Subscribe to know what’s worth thinking about.

Discussion